26 Şubat 2011 Cumartesi

Misimovic taşşağını yesin.



Misimovic konusunda da spekülasyona girmek istemiyorum. Galatasaray’da oynamak için bir oyuncunun neler yapması gerektiğini, nasıl mesleğine saygı göstermesi gerektiğini ve neler vermesi gerektiğini çok iyi biliyorum. Benim birinci kuralım mesleğine saygı göstermektir. Buraya gelip antrenman yapmaktır, terlemektir. Eğer terlemek yoksa, benim için bitiyor, ismi ne olursa olsun. Ben böyleydim. Sadece bu, onun dışında birşey yok. Sakız konusu doğru değil.


Dünkü basın toplantısından sonra Patr10'un net yorumu..

Hala bunun üzerine "Misimovic" diye bağıranlar maça falan gitmeyin siz amına koyim.

Türkiye Gerçekleri: Şenol Güneş&Selçuk Şahin

Scugnizzi (o da bir Fener dilencisi) ortaya çıkardı ve her zaman her yerde itiraf ettim “Büyük taktisyen, usta teknik direktör Şenol Güneş’e özür borcum var” diye. Ancak bu durum, Şenol Güneş’in Milli Takım kariyerine laf etmeme engel değil. Kusura bakma dilo, Avrupa takımı elemeden, Kosta Rika’nın 90. dakikada yanlış kararla ofsaytla kesilen yüzdü yüz gollük atağına duacı olarak, Yattara familyasından gelen disiplinsiz yıldızcıklara bel bağlamış Senegal’i (Haşmet Abi’nin o günkü maç öncesi attığı ‘Fadiga’ya dikkat!’ manşetine selam çakalım) uzatmada yenen Milli Takım dünya üçüncüsü değildir, Japonya ve Güney Kore’de düzenlenmiş tarihin en kötü Dünya Kupası’nın üçüncüsüdür.

Ama gel gelelim Şenol Güneş yönetiminde 2003 yazında düzenlenen Konfederasyon Kupası’na katılan Futbol Milli Takımı = 2006’da 12 Dev Madam’dan 12 Cesur Yürek’e geçiş yapan Basketbol Milli Takımı. Peki o takımın görünmez kahramanı sana göre kimdi?

Dur söyleme, ben tahmin edeyim: Yıldıray Baştürk. Yeter be dilo, bir kere de şaşırt! Ne sevmekmiş bu gurbetçileri. Tamam Brezilya maçlarında sırasıyla Hasan Şaş ve Okan Yılmaz’a nokta asistleri vardı ama o Milli Takım’ın görünmez kahramanı Selçuk Şahin’di. Kanıt mı? Al sana kanıt:

Bu yaşıma kadar Ali Sami Yen-Kadıköy fark etmeden her derbide Galatasaray’ı favori gösteren, Alex’i bile beğenmeyen babamın, “Konfederasyon Kupası'nda bayıldım bu çocuğa... Selçuk’u keşke Fener değil biz transfer etseydik” itirafı.

Sarı-lacivertli formayla dolu dolu 7 buçuk sezon. Sen bloğunda "Kırmızı yanak, pembe dudak El Nino" diyerek yaşam hikayesini kaleme alırken, aslında David Villa'nın Ferrando Torres'ten çok çok daha iyi bir hücum oyuncusu olduğunu dünyaya Avrupa şampiyonluğu ile gösteren üstad Aragones de mi yanılıyordu "Selçuk'un Avrupa'da oynamamasına şaşırıyorum" diye?
Türkiye’de derbileri 2001’de Bülent Akın aldı, 6 Kasım 2002'de Steviç, 2003’te Kral sahada olmasa Kemal Aslan alacaktı, 17 Nisan 2005'te Koray Avcı aldı, Aralık 2006'da Sabri sarı-kırmızı damalı bilekliğiyle Kadıköy'de tek başına yetemedi, geçen sezon Fink aldı ve son üç sezonda Selçuk Şahin. Çünkü Türkiye gerçeği yarım omuz ile yıkılacak Giovani Fos Santos değil, Selçuk Şahin’dir.
Öyle futbolculuğunu uzun uzadıya anlatacak değilim. Geçen sezon Fenerbahçe ilk 8 haftada 8'de 8 yaparken kim ilk 11'deydi, son 10 haftada 10'da 8 yaparken yine kim 11'deydi bak anlarsın. Hoş sen son üç sezonda derbide attığı gollerle futbolculuğunu yeni anladın Selçuk'un ama ben yine de hatırlatayım:
2005’te 5-1'lik kupa zaferinden 10 gün sonra oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde Nobre’nin kafasıyla gelen Fenerbahçe'nin şampiyonluk golünde ortayı yapan kimdi?

Tartışma bitmiştir, teşekkürler.

24 Şubat 2011 Perşembe

Halı Saha Adabı


Halı saha gibi hayatımızın en ulvi anlarını çarçur eden halı saha adabı bilmezlere de lafımız var.

Şimdi gardaşlar, araba ile gelmeyen bizler elimizde poşet, sırtımızda çanta otobüslerde tıkış tıkış geliyoruz maçlara. soyunma odası yolları görününce mutluluk hormonlarımız tavana vurmakta ve soyunma odası muhabbetleri ile en az güzel futbol(!) oynamış kadar zevke geliyoruz. zaten halı saha da budur, ordaki muhabbet, maç öncesi alay etmeler, maç sonrası yorumlar, röportajlar, yeni ayakkabı ile gelenler ile taşak geçmek&ayakkabı oynatıyor demek, mikel arteta'nın saçlarının sıklığında yapılan kaçamak ısınma hareketleri, dirk kayt ya da dörk kuyt, artık nasıl telaffuz ediyorsanız aha onun saçlarının kıvraklığında top ile yapılan estetizmde uzak hareketler vesaire... ama tüm bu güzellikler halı sahaya arabası ile maçın başlamasına beş dakika kala gelen adam mahvediyor aq. tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de giyinip gelir, işte bu beni sikilmişe çevirir aq. ulan biz o kadar çetrefille, otobüs köşelerinde poşetler elimizde geliyoz, sen hem arabanla gel, hem giyinik gel, olmuyor böyle hasan :(


Gelecek hafta sizi şunlar bekliyor; leventdem'in iddaa'dan 10 tl ve üzeri kazanacağı gün yapılacaklar + ideal halı saha kadrosu :(


23 Şubat 2011 Çarşamba

Kral Hakan ŞÜKÜR



Son günlerde yine kenarda köşede Hakan Şükür'le alakalı boş laflar okuyorum.Ne olduğuna girmeye gerek yok.Futbolu bırakmış olsanda kendisini futbolun beyaz türkleri zannedenlere kısa ve öz cevabımız ;

Seni çekemeyen bütün ibnelerin suratına tükür!

22 Şubat 2011 Salı

Sendika sadece Bank Asya'da değil her yerde!

Tarih 19 Şubat 2011.
Yer; Ankara Yenimahalle Hasan Doğan Stadı.

Amatör Süper Lig'de önem teşkil eden bir maç. Hava yer yer sağanak yağmurlu, stadın yolunu tutuyoruz. Liderlik kovalayan Ostimspor, Yurtkurspor'u ağarlıyor. Desteğimiz kardeşin oynadığı Yurtkur'dan yana. Yurtkur'un durumu ise Galatasaray gibi, bir galibiyet bir mağlubiyet devam ediyor. 



Stada gelip yerimizi alıyoruz. Etrafına baksan sendikadan uzaklaşan Leventdem'in o gün gittiği starbucks'tan daha az adam olacağını göreceksin. O mocha'sını içerken, ben bulanık, yağmur suyuyla yapılmış çaya 1 tl veriyorum içimi ısıtmak için, ama gel gör ki maç öyle bir başlıyor ki yanıyor etraf. Ne kimse bi'Messi bekliyor ne de Kun Agüero. Sahadaki 22 kişi de dahil herkes duran top kovalıyor. Yurtkur 20. ve 33. dakikada 2-0 öne geçiyor, dakika 44 derken Ostim frikikten attığı golle  2-1 yapıyor durumu. Ostim'i destekleyenler daha fazla olduğundan (12>5 bu kadar yani fazla dediğimiz) golden sonra bilinmedik bir dille bağırış çağırış, baasttııaarr Osttiiğğmmm minvalinde çınlıyor kulaklar.


Devre arası dünyanın en sert simidiyle karnımızı doyurduktan sonra 2.yarıya odaklanıyoruz. 2.yarının başında yine duran topla 2-2 yapıyor durumu Ostim. Çok geçmeden 3-2 ve sonrasında 4-2 yaparak farkı 2'ye çıkaran Yurtkur kalesinde hemen golü görerek 4-3 ile oyunu sürdürüyor. Yağan yamurdan daha hızlı bi'şekilde goller oluyor diye düşünürken 5-3'e getiriyor durumu derken 83.dakikada 5-4 yapıyor Ostim ve bastırmaya başlıyor iyice beraberlik için. Zira yenseler Lider ve 2. ile puanları eşitlenecek 3.sıradaki Ostim'in. Fakat maç 5-4 Yurtkur lehine bitiyor.

Sen şimdi Arsenal-Barsa geri dönüşü izleyip, wat e kam bek diye haykırdın biliyorum ama izlemeye tenezzül etmediğin yüzlerce amatör lig maçını görmeden heyecana kapılma diyorum. Sana göre seviyeyi düşürmekse olay, Bank Asya izle bari de ilk 8'e ve son 8'e bak neler oluyor.

Bu hafta sonu sen spormax'e ben Ankara 19 Mayıs 1.Nolu sahaya dilenci. Yurtkurspor - Polatlıspor maçı bizi bekler. İşte Prömiyeerr Dilencilikkk Buuu!!!

Sahadaki Biz; Adam Gibi Sağbek.


Uzun ile kısa arası hiçbir zaman tarak değmemiş saçları, eksik olmaz sakalları ile sahadaki biz abdullah çetin'le birlikte bugünkü dilenme seansı başlamıştır. Sabri'nin rijkaard'ın gelişi ile değişen ve dibe vuran performansı nedeni ile türkiye'de hakettiği değeri görememiş sağbekleri tekrar açığa çıkarmamız gerekmekte. daha önce rüzgarın oğlu izzet yıldırım'dan bahsetmiştim, şimdi de ömer aysan barış ile türkiye'ye sağ bek kavramını öğretmeyi kendisini görev edinmiş abdullah çetin'den bahsetmek lazım.


Kendisi diyarbakırlı ve diyarbakırsporludur. ankaragücü, antalya, mardinspor maceralarının ardından bu sene orduspor'da, kanımca da doğru bir tercihle. Bir zamanlar adam gibi adam, armanın yakışacağı adam ali turan gibi laflarla gelmeden taraftarın gözbebeği olmuş ali turan'ın oynadığı topu götüyle oynuyor abdullah, tek eksiği ibra'nın portakalla yaptıklarını diyarbakır hal'inde karpuzla yapamıyor olması :(



Saç stilini, sakalını ve bindirmelerini değiştirmeden yoluna devam et apo. bu halinle sahadaki bensin :(


gelecek hafta sizi neler bekliyor; sahadaki leventdem; heri kewell. musa büyük neden kaldı küçük. :(

20 Şubat 2011 Pazar

Blake Griffin - Marko Milic

Smaç yarışmasında yaptıklarından dolayı Griffin'i övceğimi sanıyorsan çok yanlış geldin. Yine belgelerle gerçekleri yüzüne vurmaya geldim.


Çok yaratıcı dimi? Araba falan çok şekil :( ee ucundan geçiyor amk kör müyüz biz? Yaratıcı olan tek şey kilise korosu getirmeleri salona :(

Al sana yaratıcılık, güzellik, smaç.


Yine gerçekler yine belgeler. Griffin overrated dedik saldırdın, buna ne dicen şimdi merak ettim :(

19 Şubat 2011 Cumartesi

Bir Sendikalının İsyanı

Bu isyanın üzerine laf edilmez. Oku da gör dilenci, bizim futbolumuz nedir.


barcelona'yı sevmek suç mu demişler. değil. değil de mesele o değil ki. çıkış noktamız barcelona değil bi kere. barcelona yunanlı matematikçi pisagor'a nazire yaparcasına sahasının her yerinde ayağa kısa isabetli paslarla üçgen,dörtgen,beşgen yapan bir takım ama bu onların gerçeği bizim değil. bunu anlataya çalıştık anlamadılar. getir mesela david villa sanchez:('i ligimize gitsin ilk anadolu deplasmanına bak bakalım yerden kalkabiliyor mu amınakoyim? kalkmaz aga kaldırmazlar sikiverirler vallaha adamı rakip ceza alanının kendi yarı alanına bakan diliminde :(


ama mesele o da değil biliyo musun..

mesele sizin futbola başka anlamlar yüklemey çalışmanız, sizin futbolu başka sahaya çekmeye çalışmanız ama işte biz bir grup adam o sahada yokuz. siz futbola sikim sokim anlamlar yüklüyosunuz ya, biz yüklemiyoruz sorun burda. bizim için futbol stadyum kuyruğunda " değdirmeyin amınakoyim" le başlıyo. bizim için futbol atılan diagonal paslarla değil " 4 numara güngören'den gelen çocuk değil mi lan" ile biizm için futbol " amınakoyim dışardan bulup getiriyolar bu adamları memleketin çocuğu yedek sikicem böyle yönetimi" il başlıyo:(

ama mesele bu da değil biliyo musun?

mesele şu amınakoyim;

burda yazılanlara bakın futbola dair ve bir de şunlara;

arjantin-almanya maçı sonrası size tanıl bora'nın maç yazısından bir pasaj sunmak istiyorum

"jorge luis borges’in memleketlilerini tanımlayışı meşhurdur: ‘arjantinliler,’ der üstad, ‘ispanyolca konuşan, aslında ingiliz olmayı isteyen ve paris’te yaşadıklarına inanan italyanlardır’. arjantin’in futbol tarihi de, milli kimlik inşasıyla iç içe, bu manevi karmaşayla yüklü. 19.-20. yüzyıl dönümünü, kozmopolit bir kimlik ve futbolda ingiliz hayranlığıyla yaşadılar. ardından, kuvvetli bir yerlici-millici içe kapanma ve futbolda ‘la nuestra’ (kendi tarzımız) iddiası geldi. peroncu popülizm de iyi uydu bu havaya. bu sırada uluslararası platformlarda artarda gelen başarısızlıklardan, tatlı ekşi bir milliyetçi melankoli çıkartıyorlardı. hep gururlu, ‘moral’ üstünlüklerinden hep emindiler. arjantinli sosyolog pablo alabarces, adını ‘futbol ve arjantin ulusunun icadı’ diye çevirebileceğimiz kitabında geniş geniş anlatıyor bunları"

ya da futbolun 4 güne yayılması hakkında nefis bir tanıl bora yazısı daha

"‘otomatik portakal’ romanıyla meşhur britanyalı yazar anthony burgess’in hikmetli bir sözü var: ‘beş gün çalışacaksın, incil’in dediği gibi. yedinci gün tanrıya aittir. altıncı günse futbola aittir.’ ingiltere’de otuz yıldır çıkan o nefis futbol dergisinin adında da aynı hikmet vardır, o bir günü, altıncı günü iple çekmenin heyecanı: when saturday comes, cumartesi geldiğinde. hikmet, futbolun biraz özel bir şey, felekten çalınan bir gün, bir tatil, bir armağan oluşunda. futbola törensel heyecanını, ‘şimdi oyun zamanı’ neşesini veren, budur. her lâhza futbol, bıkkınlık verir. tadı kaçar. hayatı daraltır. aptal eder. asosyal yapar. yazmaktan bıkmayacağım. haftada dört gün lig, rezilliktir."

ben de aynen böyle düşünüyorum:(

peki ya ali ece:(

bir kere de amınakoyim tavşanlı linyete değin lan şu futbol sohbetlerinde, bir futbol programında futbola " naturalist yazra emilie zola" diye girmek nedir ali? taşşak mı geçiyorsun lan bizimle, quaresma'nın ilk maçından sonra söylediğin " siyah beyaz bir bienal gibisin slavador dali tabosu gibi" ya da dün ne demiş " puyol da iyi pasör ama picasso'nun fırça darbeleri gibi pas atmıyo:((

mesele bu da değil amınakoyim

mesele sizin taşak geçtikleriniz bu ligin gerçekleri

mesele ibrahim dağaşan gerçeği, sedat bayrak gerçeği mesele sertlik, senin atılan paslarla aldığın hazza inat bank asya'da ikinci ayağa pasın yasak olmasının peşinde dilnememiz tesadüf olabilir mi

bu ülkede futbol böyle oynanıyor, bizler bu ülkenin futbol gerçeğinin farkında olanlarız, bu ülkenin futbol kültürü yok diyenin anasını da bizzat mor menekşe kürşat duymuş siksin, futbol kültürümüz var bülent uygun başkanın oynattığı kaos futbulu bu ülkenin gerçeğidir ve herve tum bu ülkenin santroforudur.

sizden ricam futbola başka anlamlar yüklemeyin artık kabullnemye çalışın, ibrahim dağaşan'ı sevmeye çalışın, anlamaya çalışın:(

bir de siksok alıntılar yapmayın allahınızı severseniz, best bilmem shankly bilmem işte paul breitner falan. siktir edin:(

Biri Yaratıcılık Mı Dedi?

Dikkat! Bu bir iade-i itibar yazısıdır.

Her zaman ki gibi belgelerle gelcem karşınıza ama ondan önce bir girizgah yapmamız lazım. Tribündeki yozlaşmadan, tek düzelikten şikayet edersin; burnunun ucundaki emekçilerle dalga geçersin :( Kimsin ve bizden ne istersin?

Adamlar her hafta harikalar yaratırken sen kaptırmışsın; Curva Felsefesi, Ultras Duruşu, Kop Vuruşu..
Bir dur! Soluklan amk..

Dünya tarihinde böyle yaratıcı taraftar oldu mu? Biraz daha merak et az aşağıda merak ettiklerin. Dedik ya belgelerle gelcem diye al sana görseller:

                                     
Hangi tribün grubundan gördük bunları? Hala Curvacılara dilenmeye devam mı etceksiniz? Hani semt aşkı? Beşiktaş maçındaki ''sığmıyoruz'' tezahüratı? Bu da mı gol değil :(

Yazıyı tamamlamadan önce geçek tribün emekçileri boz baykuşların önünde saygıyla eğiliyorum. (yüzüm dönük amk)

18 Şubat 2011 Cuma

Sendika Toplandı; OLMASI GEREKEN MİLLİ TAKIM


artık dayanma gücüm kalmadi. ilk kez bu kadar ciddi bir post atiyorum :(
türk futbolu geriye gidiyor yaaaaa gibi ezbere yorumu bir nebze de olsa düzeltebilecek bir milli takımla karşınızdayım;

15 yıllık planı bırakın-hemen sizi avrupa finali gördürecek bir kadro;

Teknik Direktör = Hikmet Karaman...

Hocaların hocası hikmet hoca geçen gün arsenal-barsa macını yorumladı. dilenciler hemen "eheheh hikmet SÖR ARSEN'e taktik verio ehehe mehehe" diye taşak geçti. ulan napicaz ? ülkece susucaz mı? kimse gelip tv'de yorum yapmayacak mı? sonra markus merk gelince agliosunuz ama? napalım yani bi söyleyin susalım mı? yorumcu olmadan mı izleyelim allahım ya. Hikmet hoca'nın dediklerinden sonra macın dönmesi? neyse bu mevzuyu uzatmiyorum ve hemen yardımcılara geciyorum. SIRAYLA;


BÜLENT UYGUN =








LEVENT ERİŞ















LEVENT DEVRİM













Bu adamlarla başarının gelmemesi zaten imkansız.

KALECİLER;

1-Volkan Demirel ( bir galatasaraylı olarak söyliyim; malesef dünyanın en iyi kalecisi. tartışmam)
2-Ömer Çatkıç ( gerçek barthez'den iyi değilse bodom'a tavlada yenileyim)

3-Tolga Zengin dışında dünyada herhangi biri. yine de benim adayım Tolgahan Acar


DEFANSLAR;

1-Türkiye'nin acık ara en iyi defans oyuncusu YİĞİTCAN ERDOĞAN

90 dakika koşan
yürekten oynayan
adam gibi adam
yiğitcan erdoğan ooo ooo

2-Egemen korkmaz
3-Emre Güngör
4-Gökhan Gönül
5-İsmail Köybaşı (dünyanın en iyi solbeki)
6-Ferhat Kiraz


Levent hoca ondaki cevheri gördü ve sağ açık oynatıyor. istatistik manyagısın ya bi zahmet attıgı gollere bakar mısın?

7-Ufukhan Bayraktar
8-Sabri Sarıoğlu (rijkaard'ın gelişinden sonra biraz bozulsa da onsuz olmaz)


ORTA SAHALAR;

1-Tartışmasız EMİN ALADAĞ (guti den iyi)

2-Emre Belözoğlu (hala dünyada sayılı)
3-Turgay Bahadır
4-Samsunsporlu Murat Yıldırım
5-Nuri Şahin (gönlün hoş olsun)
6-Kazım Kazım
7-Adem Büyük
8-Engin Baytar
9-Arda T.


FORVETLER

1-UMUT BULUT
2-Mehmet Şen
3-Batuhan Karadeniz
4-Mehmet Akyüz

5- Her şeye ragmen KRAL HAKAN ŞÜKÜR...



-------------------------------------------------------------------------------


Daha iyi anlatalım;


Bi sefer mehmet şen ile umut hatti ayni anda sahada olsa pike ile puyol ölür. yarısahaya kadar çıkamaz.

daha ne diyim. bu postu hiddink'e yollayak ya artık yeter sikko sikko takimlara pozisyon üretemioz. yok marko aurelio süpürüomus arkayi. neyi süpürüyo lan? ramos diyo ki ramazan sal da arkayi süpürüyor ona bakarsan :(

Adana Turuncudur








16 Şubat 2011 Çarşamba

Arka Sıradakilerden 5'er 5'er adımlar


Eveeeet. Dünyada güzel, hatta tek futbol oynayan üç beş takımdan ikisi bu gece karşılaşacak, haftalardır yemeden içmeden kesilenler, size kuralar ilk çekildiğinde söylemiştim, beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır diye. 4 saat kaldı be oley. Maçı izlemicem mi? izlicem elbet. ben de senin gibi bir futbol dilencisiyim :( ama anla artık, tarzımız farklı.


Dünya bu maçı konuşurken kuytu bir köşede seyircisiz sahada ve başka bir ilde rakibine 5 atan iskenderun demir çelik'i unutacağımı mı sandın? yanıldın. Dün de bağırdım yarın da bağıracağım, özcan dağ futbola fazla. Gene hat trick yaptı. Sağ açık(messi ile aynı bölge, hani o dalga geçiyorsun ya benle; yea sen iki forvet istiyon aslında barsa 3 forvet oynuyooooo, aha işte o forvetlerden biri) mevkisi özcan'ın. iddaa takip ederken gir de bak her hafta, eğer skora katkısı yoksa ben götümü kesecem, senin gibi şapkamı takıp, kısık sesle statlarda vuhuu girl'lük yapacam. dünyada asist yapabilecek 3-5 adamdan biri olmayan adam gibi adam şamil ünal gene asist yapmış ara pası ile. bizi de sizi de üzmüş. niye mi? gol goldür, arapaslası uzun toplası olmaz. niye mi? ama herkes arapası atamaaaaz :( çavi atarsa gazetene manşet, sedat ağçay atarsa, şamil ünal atarsa kasap. seni de, senin sevdiğini de sevmiyorum artık. beni bu hale getiren önce futbola olan sevgim, sonra da sensin. iskenderun dç 5 : 0 akçaabat sebatspor.



Zirve mücadelesindeki bir diğer maç da iskenderun ekibini 3 hafta önce deplasmanda yenen turgutluspor'la göztepe arasındaydı. göztepe deplasmanda turgutlu'ya 5 attı. 5-0 bitti maç. ve şimdi bu bilgiye dikkat, böyle bir durum la liga'da olsa 8 haftalık blog istatistik bölümü başlığı olurdu iyi dinle; bu 5-0'lık maçta tayfun(2), türker(2), ramazan kahya golleri vardı. bu golleri atan tayfun ile türker eski karşıyakalı, ramazan da eski bir altaylı. yani göztepe'nin can düşmanları. bu da benden ulemaya dilenci bilgisi.



21:45 :(

Dilensen de Dilenmesen de Sendikan Seninle!

Tarih 16 Şubat 2011. Sendikamızın yükselişi devam ediyor. Durmak bilmeyen hızı ve duyulmak istenmeyen görüşleriyle yine kimilerine rahatsızlık vermişiz.


Radikal  gazetesinin güzide spor yazarı ve Yenilsen de Yensen de programının nadide insanı sayın Banu Yelkovan'ın bizi takip ettiğini öğreniyoruz. Barcelona sempatizanı olacak ki - buna kimse karışamaz - yazdıklarımız ve görsellerimiz biraz canını sıkmış. Bu yazıyı okumadan önce isteriz ki, Banu Yelkovan'ın bugün ki köşesine bir bakın;



"Öyle bir hava var ki, sanki Barcelo-na’yı beğenmek suç, Arsenalli sevmek günah. Güzel bir futbol maçının peşindeki futbol dilencisi olduğunu söylemek dalga konusu: “Başka kapıya dilo” diyorlar, yüzüne değilse bile gıyabında. Barcelona’nın yeni adı ‘dilenci mıknatısı’. Dünyanın en iyisi kim, sorusuna Messi’den başkasını uydurmak zorunluluk, çünkü Mes-si’nin adını vermek, nasıl diyorsunuz, çok banal!" kelamlarıyla başlıyor yazı.

Güzel futboldan dem vuruluyor, 823 pastan sonra golü bulmak mı güzel futboldur, yoksa Jose Luiz Chilavert'in Carlos'a tükürdüğü görmek mi futbolu güzelleştirir bu diley(n)ene göre değişir. Sendikamızın Barcelona'yı sevmediği aşikar, evet. Ama hiçbir zaman kalkıp "başka kapıya dilo" çıkmamıştır ağzımızdan; gel gör ki kocaman "dön yolundan dilenci" yazısı varken sendikamıza almamayı değil yolundan dönmesini dile getirmişizdir.

Daha önce de dedik, fikrimiz hala değişmedi ve değişmeyecek;

Barcelona; bir kulüpten daha fazlası: Dilenci Mıknatısı. Ne Anti-Barca mentalitesinin popülistliğini yapıyoruz, ne de başkasına zorla dayatıyoruz. Barcelona'yı küçük görmüyoruz, Barcelona'nın dışına çıkamayan sözde futbol dilencilerini sevmiyoruz! Messi'ye kötü futbolcu demiyoruz, Messi'ye dokunulmazlık getirip, O'na karşı sert futbol oynayan birine küfürler eden kimseleri sevmiyoruz. Cristiano Ronaldo çok itici yeaa, karaktersiz adam diyenler Mourinho'ya da kendini beğenmiş derken, Messican'ın her aldığı faulden sonra B8'den daha fazla tiyatral havaya bürünmesini neden es geçiyor, onu anlamıyoruz.

Bu yazı da ne Banu Yelkovan'a kontradır ne de başkasına. Bu yazı bizim görüşlerimizi dile getirdiğimiz yazıdır. Biz yanlıştan, mide bulandıran popülist tavırlardan, arabesk hayatlarındaki elitist oyunlarından geri dönmeni istiyoruz.

Sen Godot'yu beklerken dahi dilenmeye devam et;

Futbol sadece futboldur der, sen hak edene hakkını vermeye başlayıncaya kadar bu sendika devam edecek diye ekleriz.

Bir de unutmadan Banu Yelkovan bize şarkı göndermiş;

"
Şarkımız; Barcelona’yı hep kazandığı için tuttuğumuzu zannedenler, kazanmak için her şeyin mubah olmadığını düşünenler, empoze edilen buysa kaybetmeyi tercih edecekler için Beck’ten gelsin: Sooooy un perdedor... I’m a loser baby, so why don’t you kill me..."

Biz kaybedenleri, dilencileri vsleri öldürmüyoruz, Yolundan dönmesini istiyoruz

:(


Kapımız herkese açık diyor, Pearl Jam'den Come Back gelsin diyoruz; "it must be an open door for you 
to come back"

İsyanın Belgeseli


İşte bu yüzden her sene bir lig! Durmadan duraksamadan savaş!

14 Şubat 2011 Pazartesi

yuvana dön ibrahim!



ligimizin amatör ruhlu emektar futbolcularından biri, bu akşam itibariyle 11 yıl formasını terlettiği kulübünden aniden koparıldı.Beşiktaş yönetiminin verdiği kararın perde arkasında neler var elbette bilemeyiz.lakin her ne olursa olsun; İbrahim Üzülmez kadro dışı bırakılıp sezon sonu jübile teklif edilmeliydi en kötü ihtimal..

bu saatten sonra futbol yaşantısına nasıl şekil verir delinho kestirilemez tabi. ancak sendika olarak ona tavsiyemiz;

"daha önce forma giydiğin topraklara geri dön İbrahim! terini,ruhunu sahaya Karabük forması altında yansıt.Biz senin sahada çabanı ve özverini görmekten uzak kalmayalım"

9 Şubat 2011 Çarşamba

hakkı verilememiş adam - Acı Hayat Ender

evet sendika olarak bu geç kalınmış bir özrü gözler önüne sermenin zamanı geldi.aşağıda resimde olan şahsı az çok tanıyorsunuzdur.bir zamanlar ezel,aşkı memnu falan yokken ortalığı sallayan televizyon dizisi ACI Hayat'ın kötü adamı Ender Kervancıoğlu yani Oğuz galeli..oyunculuğu vasat falan deniliyordu ama bana göre overrated tolgahan sayışman ve burak özçivite basar hertürlü.özellikle kötü rol oynamakta.



dizide tersaneden çalışan fakir ama gururlu mehmet'in nişanlısı manikürcü nermin'i ayartmaya çalıştı.anlayacağın yapmadığı ibnelik yoktu bu herifin.ben dahil herkes az sövmedi buna.ama demek ki rolünü iyi yapıyormuşda sövüyormuşuz demekten kendimi alamıyorum şu vakit.o zamanlar yaptığı kötü rolden adamın karizma sahibi olduğunun farkına varamadık ve durmadan sövdük doğrusu.




gelelim buna;

harry kewell.taraftarın sevgilisi.eyvallah bende severim.gerçekten prof. futbolcu adam.ama gel gör ki; gün geçmiyor bi işin bokunu çıkarmayalım.stada gidiyorum arkamda "abi kivıl ya domal derse domalırım" yorumları, kewell oyundan düşer ve hagi kenara alır " ya kivılı nasıl alıyor bu adam :(" tespitleri. bloglara bakıyorum "yeni gelmiş bir adam gol atıyor ilk koşan kivıl bak bak diğerleri niye gelmemiş? hmm yeniçeriler bla bla" gibi skimsonik tespitler.ya amına koyim sizin yüzünüzden adamdan soğuyacam lan! manyakmısınız lan siz? tamam bizde seviyoruz ama sizin yorumlarınız mı normal bizim sevgimiz mi ikileme düştüm :(

ayrıca kewell karizma tamam ama ender'in karizmasınında hakkını geçte olsa vermek gerek .sende karizmasın ender kabul ediyoruz geç tescillenen bu gerçeği :(

Fitbolun Güzelliği Yaşar Kabakçı



Futbolun güzelliklerini lego kalıpları haline getiren dedektör dilenciler tanımaz ama biz biliriz Yaşar Kabakçı'yı. Sakarya, Manisa gibi maceraların ardından kendisini yuvasında gibi hissettiği iskenderun demir çelik forması giymekte şu ara. Kendisi adam gibi adamdır. çorumludur. etrafınızda 3-5 yaşlarında ve kendisini leyleklerin getirdiğine inanan bir velet varsa ona sakın yaşar abimizi göstermeyin, çünkü artık inanmaz ve gerçek olduğunu düşünür. sebebi ise yaşar abimizin bacak boyu. bu kadar uzun bacaklı insan çok rastlanılan bir durum değil çünkü, neyse konudan çıkmayayım.


Hani bu futbolun güzelliği adı ile gönül teli titreticisi dilenciler varya, işte aha onlar ile ayrışmak bana gurur veriyor gardaş. bundan iki hafta önce iskenderun demir çelik & turgutluspor maçı vardı iskenderunda. Takım 1-0 geride, sahada üst üste 3 pas yapılmıyor, takım ileri çıkamıyor, tribünler azmış gol istiyor, sahada oyuncular tel tel dökülmekte, şamil bile o gün kötü daha ne olsun amına koyim ya :( ve tabi yaşar çıldırdı defansta ileri gol atmaya gitti, daha doğrusu gitmeye çalıştı. hemen hemen ayağına gelen her topta. ve topla ilerlerken rakip oyuncu yaşar'a faul yaptı, yaşar yıkılmadı, sonra aynı herif geri geldi tekrar faul yaptı, yaşar gene yılmadı. yaşar tam topla hızlanmaya başlamıştı ki birden topu bıraktı ve rakibe doğru yol almaya başladı. rakip geri geri kaçmaya çalışırken tuttu onu formasından, havaya kaldırır gibi oldu, yiteledi ve bıraktı. bu ona yeterdi. al sana futbolun güzelliği :(


sonuç; idç 2-0 yenildi aq :(

5 Şubat 2011 Cumartesi

Bizim çocuklar mı Ronaldo mu?

Sene 2011. Futbol her yönüyle gelişmeye devam ediyor. Futbolcunun mentalitesinden tut, giydikleri gereçlere kadar, gramına, kumaşına önem veriliyor. Oynadıkları zeminlerden, vurdukları topa kadar son teknoloji kullanılıyor. Amaç futbolu daha güzel hale getirmekle birlikte futbol endüstrisinden köşeyi dönmek.

Tüm bunların yanında futbolun güzellikleriyle hayranlığımız artıyor her gün artarak. Ve bu güzelliklerden birisi de frikik bizim gözümüzde. Sınır, açı, hız, zeka, vuruş tanımaksızın yapılan o vuruşları izliyor, şaşkınlığımız ve sevincimizle devam ettiriyoruz maçı izlemeye. Şimdiki zamanlarda ise pek çok futbolcu kendine has vuruşlarıyla futbolseverlerin gönlünden taht kurmuş bir köşede.


Peki en çok konuşulan kim bu konuda, senin sevmediğin ama bi'o kadar da dilendiğin Cristiano Ronaldo. Topu yere sabitlemesi, geriye birkaç adım atıp büyük bi'atarla gerilmesi, kendine has şekilde bir vuruş sergileyerek o meşin yuvarlağı ağlarla buluşturmasında, yuh be kardeşim demedin mi söyle? Halısaha maçlarından önce ısınırken, bak bak Ronaldo gibi vuruyorum dediğinde, topu taça atmadın mı hadi itiraf et. Yeri geldi Ronaldo'nun sırrını kendin bulmuş gibi adam 7.15 metreye barajı çekip çalışıyormuş ağbi deyip karalamadın mı analizlerini blogunda? Hepsini yaptın biliyorum ama utanma vakti geldi şimdi.

Ah be kardeşim, hiç mi mahalle maçı yapmadın, hiç mi 2 taş arasına topu geçirdikten sonra yumruğunu kaldırmadın havaya. Futboldan zerre anlamayan adam bile yapmıştır mahalle maçı bu ülkede eminim. Rakip şut atarken topa götü dönmeler taa oralardan geliyor  işte. Ama bizim konumuza dönersek, frikik öncesinde barajı 3 metre bile değil 3 adım yapan biz değil miydik? O 3 adımdan yine golleri atan kimdi? Cristiano Ronaldo mu yoksa bizim çocuklar mı? Sen kalkmış adam 9.15 değil de 7.15'ten gol atıyor diye adamı övüp bitiremiyorsun. 7.15'ten babaannem de şık bir plase golü atar o barajın üstünden. Mesele 3 adımdan golü gerçekleştirmek arkadaş. Hiç kusura bakma ama frikik golüne saygımdan kutlarım onu, 7.15'in üzerinden altından, sağından solundan geçirdiğinden değil yani.


Diyeceksin ki çocukken o kadar 3 adımdan atıyorlardı golleri de şimdi niye Türk futbolcular 9.15'ten frikik atamıyorlar. Atıyorlar arkadaşım, atanlar var hala. Ama o küçükken ayaklarına verdikleri 3 adım hakimiyetini profesyonel futbola geçince 9.15'e alıştıramadılar işte. Abondane oldular.

Sözüm şu ki 3 adımlık baraja rağmen atılan frikik golü > 9.15'miş, 7.15'miş hangisiyse artık, o barajdan atılan goller.

Üzüm üzüme baka baka üzülür, alt lig sendikası 3 adımdan gollerle yüzü güldürür. Sad but illa ki true. :(

2 Şubat 2011 Çarşamba

Sağ kanatları canından bezdirirdi..HAMZA HAMZAOĞLU!



1970 doğumlu olan Galatasaray'ın unutulmaz sol kanatlarından biri Hamza Hamzaoğlu seni unutmadık..

1993-94 şampiyonlar ligi ön elemesinde oynadığımız o unutulmaz MANU maçlarında ingilizlerin ünlü orta sahası bryan robson'u sahadan sildi.internette bir blogta bryan robson makalesi görürseniz nasıl olsa hamza'nin kendisini iki maçtada sikerttiği bilinse bile karizması çizilir diye değinilmez.biz biliyoruz ama burada analım :(

1 sene sonra karşısında bu defa yine united'lı kanchelskis'i buldu(alt foto) grup maçlarında ve sami yen'de yine aman vermedi kanchelskis'in o süratli deparlarına çalışkan adam hamza.



aynı yıl sami yen'de 20 küsür kornerden orta yaptğımız,ama engelmark'ın kornerden gelen topa attığı kafayla yenildiğimiz göteborg maçında ortaların yarısını kesende Hamzaydı :(

yetenekleri sınırlı ama bir o kadarda çabalayan bir isimdi sahada hep..Hakan şükür'ün kafasına yaptığı isabetli ortaları ile KRAL'ın hava hakimiyetini bizim dilimize pelesenk edende oydu.net.


ama saftig'le kabus gibi geçen bir sezonunun ardından hamza'da galatasaray'dan ayrılmak durumunda kalmıştı.üstelik cem uzan'ın yatırım yapan istanbulspor'una iyi bir bonservis'le gidiyordu..böylece onun doldurduğu centilmen ve sol ayaklı kanat oyuncusu boşluğuna o zamanlar topsakalsız olan ergün penbe yerleşiyordu artık..

eğer bugün downing,ismail köybaşı gibi isimlerin milyon sterlin,milyon euro ettiği futbol piyasasında hamza gibi adrese teslim orta açan bek/kanat şu an oynasa paha biçilemezdi.. tartışmam :(

ilaveten gerçek bir galatasaray'lıydı da şu damatlığın güzelliğine bakar mısınız? resmen zerafet :(


en son denizlispor maçında takımının başında sami yen'e geldiğinde şunları söylemişti:

"sami yen yakında yıkılacağı için burada oynama fırsatını son kez bulsun diye serdar eylik'i oyuna aldım"

geçtiğimiz günlerde hamza hamzaoğlu denizlispor'dan ayrıldı ama ona artık süper lig yakışır diyoruz..yolun açık olsun hamza hoca!